NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
وَهْبُ بْنُ
بَقِيَّةَ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
الصَّبَّاحِ
بْنِ
سُفْيَانَ قَالَا
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ
عَنْ
مَنْصُورٍ عَنْ
الْحَسَنِ
بِإِسْنَادِ
يَحْيَى
وَمَعْنَاهُ
قَالَ جَلْدُ
مِائَةٍ
وَالرَّجْمُ
Bakıyye ve Muhammed b.
Sabbah b. Süfyân, Hüseyin'den, O Mansur'dan, Mansûr'da Hasen'den önceki (4415.)
hadisi, Yahya'nın isnâd ve manâsıyla rivayet edip; "Yüz sopa ve recm"
dediler.
İzah:
Bu hadisi şeriflerde,
Rasulullah (s.a.v.) yukarıdaki hadisin içindeki âyette "yoP'un, seyyid
(muhsan) hakkında yüz sopa ve recm, muhsan olmayanlar hakkında da yüz sopa ve
bir yıl sürgün olduğunu beyan buyurmuştur. Yani artık zina eden muh-san'a
verilecek ceza recm ve bazılarına göre buna ilâveten yüz sopa, bekârlara verilecek
ceza da yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Ancak, alimler arasında, muhsan'a, recme
ilâveten sopa vurulması ve bekârlar için sürgün konularında ihtilaf vardır. Bu
ihtilafları yeri gelince göreceğiz.
Önce Zina suçunun
isbatı, celd, recm ve bunların uygulanışları hakkında bilgi vermek istiyoruz.
Zina Suçunun İsbatı:
Zina suçu ya dört erkek
şaidin şahitliği, yada zina eden erkek veya kadının ayn ayrı meclislerde dört
kez zina ettiklerini ikrar etmeleri ile sabit olur. Zinanın şahitle isbâtı
Kur'an-ı Kerimle (Nisa: 15); ikrarla isbâtı da sünnetle (4419 numaralı hadis ve
benzerleri) sabittir. Bâzı alimlere göre, bekâr ya da dul bir kadının hâmile
oluşu da Zina suçunun sübutu ve had-din uygulanması için delil sayılır. Ama
Cumhura göre delil değildir. Bu konuya da 4418 numaralı hadisi izah ederken
temas edeceğiz. İkrar konusu da ileride daha genişçe ele alınacaktır.
Zinadan dolayı haddin
uygulanması için şahitlik ve ikrarda dikkat edilmesi gereken bazı hususlar
vardır. Bu hususların mutlaka göz önünde tutulması gerekir. Şöyle ki: Hakim
şahitlere, zinanın mâhiyetini, keyfiyetini, yerini, zamanını, zina edilen
kadının kim olduğunu ve erkekle kadının zina hallerini, sürme kabındaki mil
yada kınındaki kılıç gibi görüp görmediklerini sorar. Onların âdil olup
omadıklarını tesbit eder. Ondan sonra hadde hükmeder. Bir yabancı kadınla bir
erkeğin yalnız başlarına bir odada kalmaları, hatta aynı yatakta yatmaları ile
had uygulanmaz. Şahitlerin onları üst üste ve âletlerini sürme kabındaki mil
gibi görmeleri gerekir,
Aynca şahitlerin
dörtten az olmayıp hepsinin erkek olması, âdil olmaları, hür ve gözlerinin
görür olması, hepsinin bir arada şahitlikte bulunmaları şarttır.
Zinanın ikrarla sübûtu için
de; ikrarın hâkim huzurunda ve dört ayrı mecliste olması, gerekir. İkrar
esnasında hâkim, mukırra: (ikrarda bulunana) zinanın ne demek olduğunu, nerede
ve nasıl olduğunu sorar. Çeşitli suretlerle ikrarından dönmesi için telkinde
bulunur. 4428 numarada gelecek olan hadis hâkimin mukırra soracağı sorulan
tayin eden bir nasstır. Zinadan dolayı had uygulanabilmesi için, zina eden
şahıslarla ilgili bir takım şartlar vardır, Bunlar:
1- Zina edenler; akıl,
baliğ olmalıdırlar.
2- Zinanın zorlama
neticesinde değil, rızâ ile olması gerekir. Kadının zorlanması konusunda
ihtilaf olmamakla birlikte, erkeğin zorlanması halinde haddin uygulanıp
uygulanmayacağı konusunda ihtilaf vardır.
3- Cinsi temasta
kadının, erkeğin, mülkü olabileceği şüphesi olan yerlerde olmaması gerekir.
4- Cinsi temasta
bulunulan kadirim, erkeğin hanımı olabileceği şüphesinden uzak olmalıdır.
5- Cinsi temas,
kiralama ile ilişkili olmamalıdır. Buna göre; birisi, bir kadına ücret vererek
zina etse had uygulanmaz. Ama yapılan iş zinadır, haramdır. Âhirette cezası
verilir.
6- Zina eden kişi
dilsiz olmamalıdır.
7- Zinanın dar-ı adide
(İslâm ülkesinde) olması gerekir.
8- Zinanın, cinsel
organ yoluyla yapılmış olması icab eder. Buna göre eş cinsellerin yaptıkları,
son derece çirkin bir melanet ve çok büyük bir günah ise de, faillerine zina
haddi uygulanmaz.
Zina haddinin
uygulanabilmesi için, zinada bulunması gereken şartları ve zina suçunun isbâtı
konusundaki kısa bilgiden sonra zina haddinin çeşitleri olan, celd ve recm'e
geçmek istiyoruz.
Celd:
Celd sözlükte,
"deri üzerine vurmak" demektir. Her bir vuruşa da "celde"
denilir. Fıkıh ıstılahında ise celde: Muhsan olmayan mükellef zina eden erkeğin
ve zina eden kadının vücudunun muayyen bölgelerine özel olarak sopa veya kamçı
vurmaktır."
Bu ceza, suçlunun
derisi (cildi) üzerine uygulandığı için, "celde" denilmiştir.
Bu tariften anlıyoruz
ki, celd yani sopa vurmak cezası zina edenlerden, muhsan olmayanlara hastır.
Muhsan: Âkil, baliğ,
hür, müslüman ve iffetli olan erkektir. Bu özellikleri taşıyan kadın da
"muhsana" dır. Muhsan bir erkek, muhsana bir kadınla sahih bir
nikahla evlenir ve cinsi ilişki kurarlarsa, bu çift recm bakımından da ihsana
haiz olmuş olurlar. Muhsan sıfatını haiz olduktan sonra, zina edildiği zaman,
evli veya bekâr (dul) olmanın farkı yoktur. Bekâr bile olsa, muhsanhği devam
etmektedir. Yani, bu durumda olan bir erkek veya kadın zina ederse kendisine
recm cezası verilir. Aksi halde, yani yukarıda sayılan özelliklen taşımıyorsa
muhsan değildir ve zina etmesi halinde recm değil, celd uygulanır.
Muhsan olmayan
birisinin, zina etmesi durumunda, gerekli şartlar gerçekleşince, celd (sopa
vurma) cezasının uygulanacağında ulemâ müttefiktir. Ancak, buna ilâveten sürgün
cezasının da verilip verilmeyeceği ihtilaflıdır. Önce Celd, konusunu
inceleyip, sonra sürgün konusundaki ihtilafları ele alalım.
Zina edip de sopa
vurulmayı hak eden, muhsan olmayan kişiye sopa vurulurken bir takım esasların
göz önünde bulundurulması gerekir. Bunların başlıca şunlardır:
1- Sopa iri olmayacak,
parmak kalınlığında ve düz, budaksız olacaktır. Çöp gibi basit şeylerle de
olmaz.
2- Sopayı vuran kişi,
sopayı omuzuna kadar kaldıracak daha arkaya aş ırm ayacaktır.
3- Çıplak bedene vurulmayacak,
bedende gömlek gibi bir elbise bulunacaktır. Ama kürk ve palto gibi kalın bir
giysi de olmalayacaktır.
4- Sopa; karın, yüz ve
ut yeri gibi nazik ve tehlikeli yerlere vurulmayacaktır.
5- Hepsi bir yere
vurulmayacak, vücudun çeşitli yerlerine dağıtılacaktır.
Kendisine celd
uygulanacak zinakâr, erkekse ayak üstü durdurulur, kadınsa oturtulur.
Sopa vurulurken ne
şiddetli davranılıp ölüme veya yaralamaya sebep )lmalı, ne de hafif
geçirilmelidir. Orta bir yol izlenmelidir. Celd cezasının hikmeti konusunda
bilgi almak isteyenler, Elmalılı Tefsirine bakabilirler. (Cild: 5 sh. 3470 ve
dev.) Celd uygulanırken buna bir grubun şahit )lması gerekir. Topluluğun, en az
üç kişi, dörtten kırka kadar, iki kişi, on :işi olması tarzında görüşler
vardır.
Sürgün
Ulemânın cumhuruna
göre, muhsan olmayanlar zina ederlerse, celdin 'anı sıra sürgüne de
gönderilirler. Delilleri, üzerinde durduğumuz hadissrdir. Çünkü bu hadislerde,
Rasulullah (s.a.v.) bekâr birisinin zina etmesi alinde, yüz sopa ve sürgün
cezası verileceğini beyan buyurmuştur.
Sürgün cezasının
varlığını kabul edenler, bu cezanın tüm zina eden bekârlara mı yoksa belirli
kesimlerin bu hükümden müstesna mı olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir: İmam
Şafii, Sevrî, Dâvud, ez-Zâhiri ve Ta-beri hükmün zina eden herkese şâmil
olduğunu söylemişlerdir. İmâm Şâfiiden bir görüşe göre köleler sürgün edilmez.
Evzaî ve İmâm Mâlike göre, sürgün, zina eden erkeklere hastır, Ahmed
b.Hanbel'den iki görüş de nakledilmiştir.
Yine bu görüş
sahipleri, suçlunun sürgün edileceği mesafe ya da yer konusunda da ihtilâf
halindedirler. Bir kısımlarına göre bu, hakimin takdirindedir, kimine göre
ise, belirli bir mesafe şarttır. Bu mesafenin de üç günlük yol, iki günlük yol,
bir mil, sürgün denilebilecek bir uzaklık olduğu konusunda görüşler vardır.
Mâlikiler, sürgüne gittiği yerde hapsedilmesini de şart koşarlar.
Sürgün müddeti bir
yıldır.Hanefilere göre sürgün cezası yoktur. Sadece sopa vurma cezası
uygulanır.
Delilleri, Bedâiu's-Sanâî'
adındaki fıkıh kitabında şöyle ortaya konul-muştur.Özeti:
"Bizim delilimiz;
"Zina eden kadın ve zina eden erkekden her birine yüz sopa vurunuz,"
ayetidir. Bu ayetten istidlalimiz iki cihettendir;
a- Ayeti kerimede celd
anılmış ama sürgün yer almamıştır. Sürgünü gerekli görenler, Kur'andaki hükme
bir ilâvede bulunmuşlardır. Kur'ana ilâve, nesli demektir.Bir ayetin, haber-i
vâhidle neshedilmesi ise caiz değildir.
b- Cenâb-ı Allah, çeldi
"ceza" diye isimlendirmiştir. Ceza da kâfi miktarda olan bir şeyin
adıdır. Şayet biz celde bir de sürgünü ilâve edersek, ceza kafi gelmemiş olur
ki bu, nassın hilâfınadır.
Ayrıca zinâkân sürgün
etmek onu iyice zinaya arzetmektir. Çünkü zi-nâkâr memleketinde kaldığı
müddetçe, eşten, dosttan, akrabadan utanır, çekinir ve zinaya yaklaşamaz.
Tanımadığı bir yere sürgüne gönderildiğinde ise, bu endişe söz konusu olmaz.
Nitekim, Hz. Ömer'in sürgün ettiği birisi, Rumlara iltihak edince, Hz. Ömer
sürgün ettiğine pişman olmuş ve bir daha kimseyi sürgün etmemiştir.
Recm:
Recm sözlükte;
öldürmek, sövmek, kovmak, terketmek, bühtan, lanet etmek ve atılan taş
manalarınadır.
Istılahta da; Muhsan
olan zinakâr erkekle, muhsan olan zinakâr kadını usûlüne göre taşlayarak
öldürmektir.
Daha önce belirttiğimiz
gibi ve tariften de anlaşılacağı üzere, muhsan sıfatını taşıyan erkek veya
kadına zina etmeleri halinde recm uygulanır. Recmin delili, metni mensûh ve
hükmü baki olduğu kabul edilen: " eş-şeyhu ve'şeyhatu izâ zeneyâ
fe'rcumûhumâ: Muhsan bir erkek ve muhsan bir kadın zina ederlerse, onları
recmediniz" ayeti ile, Rasulüllah'in kavlî ve fiilî sünnetidir. 4417
numarada gelecek olan hadiste görüleceği üzere, Hz. Ömer ( r.a.) kendilerinin
Rasûlüllah (s.a.)'den recm ayetini okuyup ezberlediklerini, hem Rasûlüllah'ın,
hem de onun vefa-atından sonra recme uyguladıklarını söylemiştir. Üzerinde
durduğumuz hadislerin yanı sıra, 4419 numarada gelecek olan Mâiz hadisi ve
(4435,4440,4445) numaralardaki hadisler Rasûlüllah'ın recm ettiğine delâlet
etmektedirler. Hemen hemen tüm hadis kitaplarında yer alan bu hadisler de
recmin meşruiyetinin başka delilidir.
Recm Cezasının Tatbiki:
Recmedilecek kişi
erkekse ayakta tutulur, kadınsa göğsüne kadar bir çukura sokulur ve ölünceye
kadar ufak taşlarla taşlanır.
Zina suçu şahitlerin
şehâdeti ile sabit olmuşsa taşlamaya önce şahitler başlar. Zâninin kendi ikrarı
ile sabit olmuşsa önce hakim başlar sonra da halk taşlamaya başlarlar.
Zina eden çiftten
birisi muhsan olur, öteki muhsan olmazsa, muhsan olan recmedilir, muhsan
olmayana ise yüz sopa vurulur.
Recm edilerek öldürülen
müslümanın cenaze namazı kılınır, müslümanların kabristanına defnedilir.
Recmle Birlikte Celd
Uygulanır Mı ?
Üzerinde durduğumuz
hadiste, Rasûllüllah (s.a.) muhsanm cezasını beyân ederken, "yüz sopa ve
recm" buyurmuştur. Bu, muhsan olan zinâ-kâra önce celd sonra recm
cezalarının tatbikinin gereğine delâlet eder. Hz. Ali r.a'de böyle yapmış ve
"Allanın kitabı ile celd ettim (dövdüm),Rasû-lullah (s.a.v.)'in sünneti
ile de recmettim" demiştir. Hasenül-Basri, Dâvûd, ez-Zâhiri ve tabileri,
İshak b. Râhûye de bu görüştedirler.
Ulemânın cumhuruna
göre, muhsan olan zinâkâra verilecek ceza sadece recm'idir, ayrıca bir de
celde gerek yoktur. Bu görüş sahipleri, üzerinde durduğumuz hadisin mensuh
olduğu görüşündedirler. Rasûlüllah (s.a.v.) Mâizi, Ğâmıdiyye'yi, Cüheniyye'yi
ve iki tane Yahûdiyi recm ettirmiş ama bunlara celd uygulatmamıştır. Şayet celd
olsa idi, efendimiz onu terketmezdi. Ayrıca İmâm Şâfiînin istidlal ettiği 4445
numarada gelecek olan hadiste efendimiz, muhsan olmayan erkeğe yüz celde ve bir
yıl sürgün muhsan olan zinâkâr kadına da sadece recm cezası vermiş, ayrıca
celdden hiç bahsetmemiştir.
Zina haddi konusunda bu
kadar malumatı, burada yeterli görüyoruz. Önümüzde gelecek olan hadisleri
terceme ederken, ihtiyaç duyulan izahlara da yer verilecektir. Bu konularda
daha geniş bilgi almak isteyenler, fıkıh kitaplarının ilgili bölümüne müracaat
etmelidirler.